NEVRUZ GELENEKLERİ
21 Mart günü baharın gelişini kutlamak amacıyla halk gruplar halinde mesire yerlerine giderler. Bugün aynı zamanda türbeler ziyaret
edilir, dilekler tutulur. Kırlarda çeşitli eğlenceler düzenlenir. Maniler söylenir, niyet çekilir, baharın ilk çiçekleri toplanır. Sabah erken kalkılır, nevruzun ilk suyu ile yıkanmak geleneği vardır ve bugün özenle giyinilir. Soğan kabuğu ile boyanmış yumurta pişirilip yenilerek bolluk ve bereket dileklerinde bulunulur. Yüksek bir tepeye ateş yakılarak baharın geldiği müjdelenir. Mudurnu ilçesinde nevruz 'Hep cennet', Göynük ilçesinde 'Mart Dokuzu' gibi isimlerle anılmaktadır.
HIDRELLEZ GELENEKLERİ
6 Mayıs Hıdrellez, Hızır ve İlyas Peygamberin yeryüzünde buluştuğu gündür. Bugün pikniğe gidilip salıncağa binilmektedir, böylece günahların atılacağına inanılmaktadır. Gece süt mayalanmadan bırakıldığında Hızır'ın geleceği ve süte dokunarak mayalanacağı düşünülmektedir. Eğer mayasız süt yoğurt olursa bir sene boyunca o yoğurttan birer parmak alınarak diğer yiyeceklere de sürülür.
Kekik bitkisinin hıdrellezden sonraki günlerde toplanırsa şifalı olacağına inanılır. Genelde kutlamalar için suyun ve yeşilliğin bol olduğu bir yer tercih edilir. Bir gün önceki akşam herhangi bir gül ağacının dibine küp gömülmekte ve sabah manilerle açılmaktadır. O gün hiçbir tarla, bahçe işi yapılmaz. Ev isteyenler evlerinin bahçesine ev, bebek isteyenler bezden bebekler yaparlar. Ateş yakılıp üstünden atlanır. BAYRAM GELENEKLERİ
Dini bayramımız olan Kurban Bayramı dini vecibelere göre kutlanmaktadır. Ramazan Bayramına üç ay kala her evde hareket başlar. Dileyen üç ay orucuna başlar veya üç gün oruç tutar.
Şaban ayının on beşinden sonra temizlik başlar. Camlar silinir, çamaşırlar yıkanır. Ramazana hazırlık olarak komşu bayanlar toplanıp yufka açarlar. Oruçlu olunduğu için fazla ev işi yapılmaz. Kuran okunur, mukabeleye gidilir. Ramazanda her evde özellikle Bolu'nun ünlü 'kökez' içme suyundan içilmesine gayret edilmektedir, yaşlılara su taşınır. Öncelikle fakir ve dul olanlar iftar yemeğine alınır, muhtaçlara yardım edilir. Ramazanın simgesi haline gelmiş iftar topu, sahurda çalınan davul olduğu gibi bir de ramazan pidesi vardır. İftardan önce kahvaltılık çıkartılır, çorba, pilav, dolma, et yemeği, komposto, salata, tatlı yapılır. Çok eskilerde Ramazan ayında Karagöz oynatıldığı, dışarıdan gelen cambaz ve kuklaların çok rağbet gördüğü anlatılmaktadır. Kandillerde hamurdan lokma dağıtılır. Sahurda keşli cevizli makarna yenilmektedir. Bayramlarda büyükler ziyaret edilir. EVLENME GELENEKLERİ
Evlenme geleneklerinde eskilerin büyük ölçüde terk edildiği görülmektedir. Görücü usulü ve anlaşarak evlenme yaygındır. İç güveysi denilen damat gelmesi de evlenme şekli olarak görülmektedir. Erkek evladı olmayan aileler damat alırlar. Düğünler cuma günü bir grup kadının kız görmeye gitmesiyle başlar. Düğüne başlarken 'ekmek atımı' denilen gözleme dağıtma geleneği günümüzde uygulanmamaktadır. Söz kesiminde kız evinde şerbet içilir. Nişandan önce 'urba' görülür yani gelinin ve damadın eşyaları takıları ve hediyelikler alınır. Düğünden bir hafta önce okuyucu gezerek herkesi düğüne davet eder, ancak artık okuyucu yerini davetiyeye bırakmıştır. Perşembe günü çeyiz asma ile düğün başlar. Çeyiz kız evinden çıkmadan önce gelinin kardeşi veya yakını sandığa oturarak bahşiş alır. Düğün süresince gelinin yanında yengeleri, damadın yanında sağdıcı bulunmaktadır. Cuma veya cumartesi akşamı kız evinde kına gecesi yapılmaktadır. Gelin kına yakılacağı zaman elini hediye almadan açmaz. Kına gecesi 'yas tutma' yani gelin ağlatma geleneği vardır. Bu gecede ağır entariler bindal üç etek giyilmektedir. Takip eden gün gelin alma günüdür. Gelin alma günü de bahşiş alınmadan gelin evden çıkarılmaz. Gelin eve geldiğinde kapıdan içeriye girerken iyi geçinmeleri dileğiyle kapının eşiğine yağ bal sürdürülmektedir. Bir kolunun altına ekmek diğer kolunun altına Kuran-ı Kerim verilmektedir, ayrıca evine bağlanması amacıyla kapının eşiğine çivi çaktırılmaktadır. Resmi nikah ve imam nikahı mutlaka yapılmaktadır. Eskiden nişanda kızın bir top kumaş üzerinde yürütülmesi, gelin hamamı ve saç örülmesi gibi uygulamalar günümüzde yapılmamaktadır. Düğünden sonra büyüklere el öpmeye davetlere gidilmektedir. ASKERLİK UYGULAMALARI
Askere gidecek genç akraba ve tanıdıklarını ziyaret ederek vedalaşır. Yakınları asker hediyesi olarak para veya hediye verirler. Arkadaşları bir gece önce toplanarak eğlence düzenlerler. Ertesi gün davul zurna eşliğinde gönderirler.
SÜNNET GELENEKLERİ
Sünnet gelenekleri dinsel törenlerle yerine getirilmektedir. Mevlit okutulur gül suyu, lokum ikram edilir. Gelen misafirler altın veya başka bir hediye getirir. Sünnet sahibi gelenlere yemek ikram eder. Ayrıca mesire yerine geziye gidilmektedir. Ekonomik durumu iyi olanlar davul zurna ve köçek eşliğinde eğlence düzenler. DOĞUM GELENEKLERİ
Doğum gelenekleri denildiğinde ilk olarak hamile kadının yerine getirmesi gereken sorumlulukları göz önünde tutulmalıdır. Yöremizde bu inanışlar şöyle belirlenmiştir;
Hamile kadın, sahibinin haberi olmadan başkasının malına el süremez, aksi halde doğacak çocuk haramzade olacaktır. Ela gözlü evlat isteyen anne aya bakar. Hamile kadın manda kaymağı yemez, yerse çocuk vakitsiz doğar. Çocuğun adı doğduğu gün verilir. Loğusa yatağı yedi gün bekletilir. Çocuk kırk günlük olunca annesi ve akrabaları ile hamama götürülür. Bebek kırklanırken annesine gösterilmez. Eğer görürse anneyi korku basar ve hastalanır. Bebek kırklanırken suyun içine güzel olması için altın atılır, güzel kokması için de gülün yaprakları atılır. Kırk uçurmaya yakınlarına gidildiğinde bebek hediyesi yumurta verilir. Çocuğun çabuk yürümesi için bir Cuma günü iki ayağı ip ile bağlanır ve camiye götürülür. Camiden ilk çıkan erkeğe bu ip kestirilir. Buna 'köstek kesme' denilir. Kız ve erkek çocuğun kundak giysileri doğumdan önce hazırlandığı için farklılık gözetilmez. Ancak kız çocukları için pembe, erkek çocukları için mavi renkli giysiler tercih edilmektedir. Doğum yapan anneye bebek görmeye gidilmektedir. Akrabalar, komşular bebek görmeye hediyeleri ile birlikte giderler, yakınları altın takarlar ve orada misafirlere loğusa şerbeti ikram edilir. Loğusa şerbeti 'Nöbet Şekeri' adı verilen kırmızı renkli şekerin suda eritilmesi ile yapılmaktadır. Halk arasında 'Kırk Basması, Al Basması' denilen inanış gereği loğusa kırk gün odasında yalnız bırakılmaz. Çocuğun ilk çıkan dişini gören hediye alır. Nazara karşı bebek görmeye gidenin giysisinden bir parça iplik koparılır kundağa koyulur. |
El Sanatları Bolu'nun geleneksel kıyafetleri olan üç etek, şalvar, alaca don, göynek, guşak, gök don dokuma kıyafetlerdir. Ancak geçmişte herkes evinde bir dokuma tezgahına sahipken günümüzde bu tezgahları artık köylerde dahi bulmak çok zordur. Eskiden çok kullanılan peşkirlere, yağlıklara, çevrelere bugün sandıklarda nadir olarak rastlanmaktadır. Bayanlar satabilecekleri yün çoraplar, patikler, heybeler, para keseleri yapmaktadırlar. Bazen bunları süs eşyası olarak daha küçük boyutlarda örmektedirler. Çevremizin ormanlarla kaplı oluşu nedeniyle ağaç oymacılığı da gelişmiş bir el sanatı örneğidir. Özellikle Göynük Kılavuzlar Köyü geçimlerini bu işle sağlamaktadırlar. Ayrıca sepet yapımı kaybolmaya yüz tutmuş el sanatı ürünüdür. Mengen ilçemizde başörtüleri büyük emek ve titizlikle işlenmektedir. Bunlardan 'telli poğ' krem rengi dokuma bir bezdir. İki şak (parça) halinde dokunmuş olan bez aynı renk iplikle özel bir nakışla birleştirilir. Kasnakta gerdirilir. Makara halinde sarılmış ince bir telle ve üstüste iki deliği bulunan bir iğne ile işlenir. Teller her geçimde kırılarak istenilen motif verilir. Poğ işlendikten sonra kenarları pullu oya ile oyalanır veya püskül yapılır.Yine dokuma bezinin kenarlarına canlı renklerde iplerle çiçek veya başka bir motif işlenerek nakışlı poğ yapılır. Bunun da kenarları pul, boncuk veya püskülle süslenir. Mengen'de nakışlı yada telli poğ kadınların başlarına çelme olarak bağlanır. Yani poğun uçları yüz etrafında sarılır. Gelin almaya giden kadınların, at üzerinde giderken görülmesi için ağız kısımlarına örtülen nakış işlenmiş ve etrafı oyalanmış örtüye 'yaşmak' adı verilir. Halk arasında bu olaya 'kaçmak' denilmektedir. Beyaz dokuma bezi rengarenk nakışlarla işlenen peşkirin eteklerine saçak yapılır. Kıbrıscık ilçesinde önceki yıllarda kaval ve bağlama yapılmakta iken artık usta kalmamıştır. Gerede ilçemizde ise dericilik, bakırcılık, kalaycılık, saraçlık mesleği halen devam ettirilmektedir. Ne var ki bu meslek sahiplerinin sayısı üç beş kişiyi geçmemektedir. Bunun nedenini kazançlarının yeterli olmayışı olarak göstermektedirler. Ancak Gerede'de son yıllarda sanayi dericilik üzerine yoğunlaşmıştır. İlimizde önemli olan bir başka el işi de Mudurnu ilçemizin iğne oyalarıdır. Mudurnu'da iğne oyası yapmayanların sayısı yok denecek kadar azdır. İğne oyası yaparak bayanlar boş zamanlarını değerlendirirken geçimlerine katkı olması amacıyla da satmaktadırlar. Bunun yanında kızlarının çeyizlerinde bulunan oyaların çokluğu ile övünmektedirler. Mudurnu düğünlerinde geleneğe bağlı olarak damadın annesi oyaları geline çeyiz olarak vermektedir. Kayınvalide için geline vereceği çeyiz kızının çeyizi kadar önem taşımaktadır. Geçmiş yıllarda Mudurnu'da hemen her evde ipek elde etmek amacı ile ipek böceği yetiştirilmekteyken bugün iplikler hazır alınmaktadır. 'Gül', düğünlerde gelin tacı olarak kullanılan iğne oyasından yapılmış bir aksesuardır. Genç kızlar başlarına sadece gül takarken, evli bayanlar üzerine 'çatkı' denilen kırmızı işlemeli örtü kullanırlar. Son yıllarda iğne oyaları ve çeşitli işlemelerin kullanıldığı bebekler hediyelik amacıyla yapılarak Mudurnu'ya gelen ziyaretçilerin beğenisine sunulmaya başlanmıştır. Bolu ilinde kadın baş süslemesinde ve giyiminde kullanılan, kaybolmaya yüz tutmuş iğne oyalarını yaşatmak, tanıtmak amacıyla çeşitli yıllarda ödüllü iğne oyası yarışmaları düzenlenmiştir. Mudurnu Kültür ve Turizm Festivali çerçevesinde tanıtıma yönelik etkinlikler devam etmektedir.
|
YÖRESEL KIYAFETLER Folklorun konuları arasında yer alan geleneksel dokumalar, kıyafetler ve el sanatları ilimizin gösterişli maddi kültür ürünleridir. Giyim kuşam insanın içinde yaşadığı zamana, topluma, geleneklere ve zevklere göre biçimlenmektedir. Günümüzde yöresel kıyafetler sandıklarda yer almakta ancak özel günlerde giyilmektedir. Kadınlar giyecekleri kıyafetleri yıllarca kendi dokuma tezgahlarında el emeği göz nuru dökerek dokumuşlar, hatta ihtiyaç fazlasını satarak evlerinin geçimlerine de katkıda bulunmuşlardır. Kıyafetlerini aksesuarlarla süslemişler, duygu ve düşüncelerini nakışla, oya ile dile getirmişlerdir. Yörede artık kullanılmayan ancak hala örneklerine rastlayabildiğimiz kıyafetler şunlardır; Başta fes kullanılmaktaydı. Fesin üzerine değişik motiflerde dövme olarak yapılan gümüş tepelik takılır. Gümüş tepelik kare biçiminde olup, alına gelen kısmına altın paralar dizilmektedir. Fesin kenarına kırmızı renkte iplikli kumaştan çeki bağlanır. Gelin başında çizgilik, aynalık adı verilen aksesuarlar kullanılır. Genç kızlar evleninceye kadar bu baş süslemesini yapamazlar. Gelinin başına yüzünü kapatacak şekilde al veya çatkı adı verilen kırmızı pullarla işlemeli örtü örtülmektedir. Çember veya çevre olarak adlandırılan başörtüsü Göynük'te 'Tokalı', Kıbrısçık'ta 'Nakışlı Yazma', Mengen'de 'Telli ve nakışlı pov' olarak adlandırılmaktadır. 'Alaca don' adı verilen giysi dokuma kumaştan dikilen bir tür şalvardır. Boyuna çizgileri olup bordo, mavi veya kırmızı renklerdedir. Fistan ve boy gömlekle giyilmekte iken günümüzde sadece alaca üzerine kazak ile kullanılmaktadır. Yakası işlemeli, önden düğmeli, beyaz üzerine mavi veya kırmızı renkte kareli olarak dokunan iç göynek ve onun üzerine giyilen boy göynek yün pamuk ipliğinden dokunmaktadır. Boy göyneğin etek uçları, yaka ve ön kısmı kök boyalı (bitkisel boyalar) ipliklerle işlenmektedir. Bu işlemelerin motifleri at nalı, koyun gözü, aynalı, güllü, kaz ayağı gibi isimlendirilmektedir. Üç etek; fistan ve boy göyneğin üzerine giyilen değişik renk ve desenlerde olabilen üç parçadan oluşan bir giyim. Yaka ve etek uçları tığ ile işlemelidir. Ön iki parçası bele takılan kuşakta toplanarak giysi kullanılmaktadır. Cepkenin çuhadan yapılanına 'fermana' kadifeden olanına ise 'salta' adı verilmektedir. Giysinin her iki yanı ve kol yanları gümüş rengi sim iplikle işlenmiştir. Üç eteğin üzerine giyilmektedir. Mudurnu ve Göynük ilçelerimizde geleneksel kıyafet olarak 'bindallı', 'üç etek', 'top entari', 'bindal ceketi' kullanılmaktadır. Bindallı başta fes ve çatkı ile kullanılan evli kadınların giydiği bir giysidir. Evlenmemiş kızlar sadece üç etek giyer başlarına gül takarlar. Top entari ve bindal ceket özel günlerde daha çok yaşlı kadınların rağbet ettiği bir giysidir. Söz, nişan, kına gibi özel günlerde içine hediyeler koymak amacıyla kıl iplikle dokunmuş heybe taşınmaktadır. |
TÜRKÜLER
Beyaz giyme söz olur Siyah giyme toz olur Gel beraber gezelim Muradımız tez olur Salına da salına da gel Hadi yavrum dön dolaş Yine bana gel Beyaz giyme tanırlar Seni yolcu sanırlar Zaten bende talih yok Seni benden alırlar.
Estireyim mi Estireyim mi Yavrum sana fistan kestireyim mi Üç o yandan beş bu yandan Yavrum bir de Abant yaylasından Köprünün altında diken Yavrum yaktın beni gül iken Mevlam seni de yaksın Üç günlük gelin iken
Halimem Kiraz aldım dikmeden Halimem dallarını bükmeden Bir armağan ver bana Halimem ben gurbete gitmeden Tombalacık halimem yar başına gel Ben gidiyorum Bolu'ya düş peşime gel Alcaklara karlar yağmış üşümedin mi Halimem sen bu işin sonunun düşünmedin mi
Ördek Oyunu Amman ördek yeşil yeşil ördek Hani senin eşin eşin ördek. Hani senin eşin eşin ördek. Amman amman ördek yeşil yeşil ördek. Kanadını düşür düşür ördek. Ördek suya dal da gel Yardan haber al da gel Eğer yarim gelmezse Tut kolundan al da gel. Akşam oldu yatar mısın ördek. Gece oldu uyur musun ördek. Gece oldu uyur musun ördek. Amman ördek yeşil yeşil ördek. Sabah oldu uyan uyan ördek. Sabah oldu uyan uyan ördek. Bize selam çakar mısın ördek.
Melek Hanım Melek de Hanım has bahçede geziyor Kınalı da eller inci de mercan diziyor Hanım da ninesi bu işleri seziyor Melek Hanım aman seziyor Ağlama meleğim kız senin yazın böyledir Aman Melek Hanım böyledir Aşk adamı bülbül gibi söyletir Aman aman Melek Hanım söyletir Melek de hanım taş üstüne yaslanır Yağmur yağar top zülüfler ıslanır Bir gün olu deli gönül uslanır Melek Hanım aman uslanır
Ada Yolu Ada yolları düz gider Yavrum bir edalı kız gider O kız yolunu şaşırmış Yavrum inşallah bize gider. Ada yolları kestane Yavrum dökülür dane dane Benim bir sevdiğim var. Yavrum şu Bolu'da bir tane. Ada yolu yamandır Yavrum Bolu Dağı dumandır. Sazları düzenleyin Yavrum almayacak zamandır. Yavrum oyunumuz tamamdır. |
|
HALK OZANLARI
KÖROĞLU : Bolu denildiğinde ilk akla gelenlerden biri Köroğlu'dur. 16.yy. sonu ile 17.yy. başlarında yaşayan Köroğlu' nun asıl adı Ruşen Ali'dir. Haksızlığa başkaldıran hikayesi şöyledir: Bolu Beyi at meraklısıdır. Seyisi olan Yusuf'u, güzel ve cins bir at bulmaya gönderir.Yusuf sonradan mükemmel bir at olacağına inandığı gösterişsiz bir tay bulup getirir.Bolu Beyi tayı beğenmez ve Yusuf'un gözlerine mil çektirerek yanından kovar.Yusuf köye döner ve olanları oğluna anlatır.Oğlu Ruşen Ali, babasının intikamını almak için dağa çıkar.Ruşen Ali Köroğlu diye anılacak, babasının intikamını almak, zalimliklerinin hesabını sormak için korkulu rüya haline gelecektir.Köroğlu'nun mücadelesi 'delikli demir' icat olup mertlik bozuluncaya kadar sürer. Sonuçta, her halk kahramanında olduğu gibi Köroğlu da fani dünyadan göçer, gönüllere girerek, dilden dile anlatılan bir efsane haline, destan haline gelir. Hey hey efeler hey hey Benden selam olsun Bolu Beyine Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır At kişnemesinden kargı sesinden Dağlar seda verip seslenmelidir Hey hey efeler hey hey Düşman geldi tabur tabur dizildi Alnımıza kara yazıldı Tüfek icat oldu mertlik bozuldu Eğri kılıç kında paslanmalıdır Köoğlu düşer mi yine şanından Ayırır çoğunu er meydanından Kırat köpüğünden düşman kanından Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır Ben bir Köroğluyum dağda gezerim Esen rüzgarlarda hile sezerim Demir külünk ile başın ezerim Dağlar seda verip seslenmelidir
AŞIK DERTLİ : Ünlü halk ozanlarımızdan Aşık Dertli ( 1772-1845 ), Yeniçağa ilçesine bağlı Şahnalar Köyünde doğmuştur. Asıl adı İbrahim Lütfi'dir. Edebiyat tarihimize halk şairlerinin en büyüklerinden olarak geçen Dertli'nin bazı dörtlükleri bestelenmiştir. Sazı elinde Anadolu'yu bir uçtan diğerine gezmiştir. Yeniçağa İlçesi yakınında anıt mezarı bulunmaktadır. Dertli'nin en çok bilinen bir dörtlüğü : Telli sazdır bunun adı, Ne ayet dinler ne kadı, Bunu çalan anlar kendi, Şeytan bunun neresinde?
GEREDELİ AŞIK FİGANİ : 1814 yılında Gerede'de dünyaya gelen Figani'nin asıl adı Seyyit Ahmet'tir. Figani mahlası saz ve söz ustası olan Aşık Dertli tarafından verilmiştir. 51 yıl Anadolu, Arabistan ve Irak'ta diyar diyar dolaşmıştır. Pek çok çırak yetiştirmiştir. |
HALK MÜZİĞİ
Müzikte dilli kaval kullanılmaktadır. Dilli kavallarda iyi bir ton ve temiz bir ses çıkarabilmek için oldukça uzun bir çalışma gerekmektedir. Dilli kaval Anadolu'nun bir çok yöresinde çalınmakla beraber ilimizde vazgeçilmez bir halk çalgısıdır. Bu kavalda genellikle ritmik, hareketli parçalar çalınır. Erik, dut, kayısı, şimşir ve kızılcık gibi sert ağaçlardan yapılır. Ancak erik ağacı daha çok tercih edilir. Davul, zurna, tef, kemençe,kaval halk müziği çalgılarıdır. Geçmiş yıllarda özellikle Kıbrısçık ilçesinde dilli kaval yapan ustalar bulunurmuş ancak günümüzde kalmamıştır.
|
HALK OYUNLARI
Yöre oyunlarını kadın ve erkekler ayrı mekanlarda oynamaktadırlar. Halk oyunlarımız en az iki kişi tarafından oynanıp, kadınlarda bu sayı altıdan fazla olmaz. Oyunlar karşılıklı ve yön değiştirerek daire ve çizgi formunda oynanır. Oyunlar bireysel olup son ve komut veren gibi özel kişiler yoktur. Çiftetelli gibi düz oyunlarda en ince özellik, kadın veya erkeklerin açısından zenginlik göstermektedir. Bu oyunlar: Göbek atma ve omuz sallamasıdır. Kadın ve erkek oyunlarında sekme, sürtme, atlama (hoplama) ve yürüme ayakta yapılan temel hareketlerdir. Oyunların tümünde kollar dirsekten kırılarak yanlarda sabit veya önde belle omuz arasında aşağı ve yukarı hareket ettirilir. Yörede türkü adları aynı zamanda oyun adları olmuştur. Kadın oyunlarının hemen hepsi türkü eşliğinde oynanır. Türküyü genelde tef çalan kadın söyler. Günümüzde tefin yerini teyp kasetleri almıştır. Düğünlerde yaşlılar ve gençler aynı anda oyuna kalkamazlar. Özellikle Kıbrısçık İlçesi halk oyunları ve giysileri
İlimizde köçek adı verilen oyuncular günümüzde de bu geleneği devam ettirmektedirler. Köçekler kadın elbisesi giyerek zilleriyle birlikte eğlencelerde oynarlar. Ördek oyunu ilimizin en çok dikkat çeken oyunlarındandır. Ördeğin uyuduğunu gösteren bölümde oyuncular bahşiş almadan oyuna devam etmezler. Ördek oyunu özellikle erkekler tarafından düğünlerde seyirlik oyun şeklinde oynanmaktadır. Yöremizde oynanan bazı oyunların öyküsü vardır. Bunlardan Karaköy Sekmesi oyununun öyküsü şöyledir: Karaköy'den bir çoban köyün hayvanlarını her sene Haymana Yaylasına beslemeye götürmektedir. Süresi bitince tekrar köye geri döner ve bir kızı sever. Kızı ailesinden istetir, fakat başlık parası fazla gelir. Bunun üzerine köyün ağası çobanı yanına çağırarak başlık parasını vereceğini söyler, ancak çoban ağanın koyunlarını bir yıl içinde Haymana'ya götürüp iyice besledikten sonra geri getirecektir. Çoban bu şartı kabul eder ve gider. Süre bitmiş ancak çoban dönememiştir. Bunun üzerine çobanın nişanlısı bu türküyü yakar. |
SEYİRLİK OYUNLAR
|
|
İNANIŞLAR
|
BOLU MUTFAĞI
Bolu yöresinin tarihi ve turistik özelliklerinin yanı sıra yemekleri de oldukça zengindir. Özellikle Mengenli aşçılar dünyaca tanınmışlardır. Mengen'den yetişen aşçıların tarihi padişah mutfaklarına kadar dayanmaktadır. Atatürk'ün aşçısı da Mengenliydi. Günümüzde turistik tesislerin bir çoğunda Mengenli aşçılara rastlamak mümkündür. Aşçılık sanatı Mengen İlçesinin ata mesleğidir. Bu nedenle Mengen'de 1985 yılında Anadolu Aşcılık Meslek Lisesi açılmış ve bu sanatın bilimsel olarak geliştirilmesi amaçlanmıştır. Her yıl Eylül ayının ilk haftasında da Mengen'de Türkiye'nin tek "Aşçılık Festivali" düzenlenmekte ve yarışma, sergi, konser, panel, şov, spor karşılaşmaları gibi etkinlikler gerçekleştirilmektedir. Özellikle her yıl değişik türde bir şov yemeği hazırlanmakta ve çok ilgi çekmektedir. Yöremizde genellikle mutfak, yemek yapmak ve oturmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu nedenle evler yapılırken, mutfağın geniş olmasına özen gösterilmektedir. Köylerde hemen hemen her evin bahçesinde tuğla ve topraktan yapılmış fırın bulunmaktadır. ![]() Ünlü Gurmeler Bolu'da
![]() Yöresel Yemeklerimiz
BAŞLICA YÖRE YEMEKLERİMİZ Ovmaç Çorbası, Kızılcık Tarhana Çorbası, Tarhana Çorbası, Nohutlu Çorba, Yayla Çorbası, Yoğurtlu Bakla Çorbası, İmaret Çorbası, Çiğ Börek, Kabaklı Gözleme, Acı Su Bazlamacı, Çantıklı Pide, Etli Mantı, Ekmek Aşı, Patatesli Köy Ekmeği, Kedi Batmaz, Mantar Sote, Orman Kebabı, Kaldırık Dolması, Kaşık Sapı, Mengen Pilavı, Höşmerim, Mengen Kuzu Güveç, Katık, Kaşık Atmaç, Bakla Çullaması, Paşa Pilavı, Kabak Hoşafı, Kara Kabak Tatlısı, Palize, Coş Hoşafı, Karavul Şerbeti, Kızılcık Şurubu, Saray Helvası. ![]() Orman Kebabı
Bolu Mutfağına Özgü Yemeklerden Bazıları : Yayla Çorbası : Bir tencerede tuzlu su kaynatılır. Ayıklanmış pirinç suyun içine atılır. Başka bir tencerede pişirilen nohut ta ilave edilir. Bir kapta 1 bardak un, 2 kaşık süzme yoğurt ve 1 yumurta karıştırılıp çorbaya yedirilir. Ara sıra karıştırılarak pişirilen çorbanın üzerine kızartılmış tereyağı dökülerek servis yapılır. ![]() Bolu Yayla Çorbası
Yoğurtlu Bakla Çorbası : Bir tencerede kaynayan suyun içine küçük bir soğan rendelenir. Baklalar kırılıp yıkandıktan sonra tencereye atılır ve pişirilir. İçine un, yoğurt, 1 yumurta ve tuz karıştırılır. İyice piştikten sonra üzerine yağ kızdırılıp dökülür ve servis yapılır. Kabaklı Gözleme : Kat kat açılan iki yufkanın arasına rendelenmiş kabak ve şeker kavrularak sürülür. Yufkaların kenarları bastırılarak birbirine yapışması sağlanır ve sac üzerinde pişirilir. Üst üste konulan gözlemeler yağlanıp kalbura bastırılarak şekil verilir. Kesilerek kaymakla birlikte servis yapılır. Paşa Pilavı : Haşlanmış patateslerin kabukları soyulur ve doğranır. İçine 1-2 adet haşlanmış yumurta ve soğan doğranır. Maydanoz, karabiber, kırmızı pul biber, yağ ve limon ilavesiyle karıştırılır ve servis yapılır. Coş Hoşafı : Şeker pancarları temizlenir ve kabukları ile iyice suda pişirilir. 3-4 saat kaynadıktan sonra kabukları soyulur ve ince ince doğranır. Ekşi olması için içine pestil veya erik kurusu ve su ilave edilir. Soğuduktan sonra makarna veya pilavın yanında servis yapılır. Höşmerim : Kaymak ve süt bir tencerede kaynatılır. Yavaş yavaş un ilave edilip, karıştırılarak pişirilir. Elde edilen hamur tavaya alınarak tere yağda kızartılır. Üzerine şeker serpiştirilerek servis yapılır. Saray Helvası : Un yağda kavrularak miyane haline getirilir. Şeker suda ağda kıvamına gelinceye kadar kaynatılır. Daha sonra elde çekiştirilerek liflenmesi sağlanır. Biraz dinlendikten sonra tepsiye tepilir. Unun ve şekerin birbirine iyice karıştırılıp yedirilmesi gerekmektedir. Tepsiye tepilen tatlı baklava şeklinde kesilerek servis yapılır. |
BOLU'YA ÖZGÜ ÜRÜNLER
![]() ![]() Boluya Özgü Ürünlerden bir görüntü
BOLU ÇİKOLATASI : Bolu'ya özgü ; içinde krokant kaplı Bolu fındığı bulunan Bolu çikolatası tüm Türkiye'ce tanınmakta ve Bolu'ya gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından rağbet görmektedir. ![]() ![]() Bolu Çikolatası
FINDIK ŞEKERİ : Dağ fındığı çevirme ile kaplanır. Çevirme şekerin eritildikten sonra mermerin üzerine dökülüp karıştırılarak beyazlanması şeklinde elde edilir. Kazanda bu malzemenin içine atılan fındıklar çevrile çevrile beyaz renkli fındık şekeri haline getirilir. Bolu ile özdeşleştiği için yerli ve yabancı ziyaretçiler rağbet görmekte olup il ekonomisine katkı sağlamaktadır. ![]() ![]() Fındık Şekeri
MUDURNU SARAY HELVASI ( Depme Helva ) : Mudurnu ilçemize özgü olup ülke çapında tanınan bu ürün, Mudurnu 'da üretilmekte ve ülke çapında dağıtımı yapılmaktadır. İlçe ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır. Un yağda kavrularak miyale haline getirilir. Şeker suda kaynatılır. Daha sonra elde çekiştirilerek liflenmesi sağlanır. Biraz dinlendikten sonra tepsiye tepilir. Un ve şeker iyice karıştırılarak yedirilmelidir. Tepsiye tepilen tatlı baklava gibi kesilerek servis yapılır. ![]() ![]() Mudurnu Saray Helvası
BOLU PATATESİ : Ülkemizin birçok yöresinde üretilmesine rağmen Bolu Merkez, Dörtdivan ve Gerede ilçelerinde yaygın olarak yetiştirilen Bolu patatesinin yetiştirme teknikleri ve dayanıklılığı, özellikle de lezzeti bakımından ayrı bir yeri vardır. Bolu tarımının büyük bir kısmını patates üretimi sağlamakta ve mutfakta da en çok aranan ürün olması nedeniyle önemli düzeyde tüketilmektedir. Ayrıca işlenmesini sağlayan fabrika da mevcuttur. ( BOL-PAT) ![]() ![]() Bolu Patatesi
KÖKEZ SUYU : Bolu ilini çevreleyen dağlar ormanlarca zengin olup, yağışları kolayca sızdırarak yer altı su tabakasının zenginleşmesini sağlamaktadır. Bu sulardan bir kısmı diplere kaymadan yamaçlar boyunca yüzeye çıkarak çeşitli tatlı su kaynakları ve pınarları oluşturur. İlimize özgü olması nedeniyle ' Kökez Suyu ' bunlardan en önemlisidir. Ayrıca ilimizin hemen her mahallesinde bulunana çeşmelerle halkın kullanımına sunulmaktadır.
KEŞ : Bolu ve çevresinde yapılan bir süt ürünüdür. Yoğurttan yapılan bu ürün yağlı ve yağsız olarak iki şekilde ve çoğunlukla çiftçilerimiz tarafından köy şartlarında üretilmektedir. Keş makarnalara rendelenerek ilave edilmekte, özellikle yağlı olanı da tavada kızartılarak kahvaltıda tüketilmektedir.Keş kömür madeni işleten işletmelerde çalışan işçilerin zehirlenmesine karşı da kullanılmaktadır. Mahalli semt ve pazarlar ile bakkal ve marketlerde de satılmaktadır. Sadece en büyük ilçemiz olan Gerede'de üretim yılda ortalama 35 tonu bulmakta ve ilçe ve il ekonomisine katkı sağlamaktadır. ![]() ![]() Keş
ALABALIK VE MERCAN BALIĞI : Bolu ormanlarında bulunan su kaynaklarında yetişir. Baharın gelmesiyle birlikte avlanmaya başlanır. Ekonomik ve ticari açıdan önemli bir kaynak olmasa da bolu yöresine özgü bir su ürünüdür. Mercan Balığının vücutta ağrı olan bölgelere iyi geldiği, hatta halk arasında canlı yutulduğunda mide hastalıklarına iyi geleceği inancı hakimdir.
BOLU KÖY EKMEĞİ : Buğdayın ana ingredient olarak kullanıldığı bu ürüne ayrıca patates veya süt de ilave edilmektedir. Ekmek Bolu'da önemli ölçüde üretim ve tüketime sahiptir. ![]() ![]() Bolu Köy Ekmeği
KANLICA MANTARI : Bolu iline özgü olan bu ürün Bolu'da doğal olarak yetişmekte ve özellikle yaz aylarında sonbahara doğru toplanarak değişik şekillerde pazarlanmaktadır. Ürün çevre üreticileri için bir geçim kaynağı durumundadır.
![]() ![]() Kanlıca Mantarı
ACI BAL : Bolu il ve ilçelerinde üretilen acı balın, astım ve bronşit hastalıklarına iyi geldiği inancı halk arasında yaygındır. İlçe ve il ekonomisine katkısı bulunmaktadır.
![]() ![]() Acı Bal
ABANT ALABALIĞI : Latince adı "Salmo trutta abanticus" olan Abant Alabalığı, Abant Gölü ve çevresindeki akarsularda yaşamaktadır.Yıllık ortalama 213 ton civarında üretilmekte ve üretim değeri 2.130.000 YTL' yi bulmakta ve ilimiz ekonomisine katkı sağlamaktadır.
![]() ![]() Bolu Abant Alabalığı
BOLU FINDIĞI (KORUCUK FINDIĞI) : Bolu Merkez İlçe ve Seben ilçesinde yetişen fındık, Bolu'ya özgü bir ürün olan "Fındık Şekeri" imalatında kullanılmakta olup il ekonomisine azda olsa katkısı bulunmaktadır. Endüstriyel anlamda değerlendirildiği takdirde ekonomiye katkısı daha da artacaktır.
![]() ![]() Korucuk Fındığı
KIBRISCIK PİRİNCİ : Kıbrıscık yöresinde yaklaşık 300 dekarlık alanda yıllık 60 ton civarında yetiştirilen pirinç 1'e 3 su emerek pilava dönüşmektedir. Bu pirinç türü sadece bu yöreye özgü olup başka hiçbir yörede yetişmemektedir.
![]() ![]() Kıbrıscık Pirinci
KIZIK KİLİMİ : İlimiz Seben İlçesi Kızık Köyü çevresinde yetişen yünden üretilen bu kilim baklava dilimli olup sadece bu yöreye özgüdür. AB Fonlarından destek görmüştür.
![]() ![]() Kızık Kilimi
NAKIŞ İĞNESİ : İlimiz Seben İlçe Merkezinde 'Zan' ailesi tarafından üretilen bu makine Türkiye'de sadece Seben ilçemizde üretilmektedir. 400 yıllık geçmişi olan makinenin kalıplarının Çin'den geldiği sanılmaktadır.Üretilen nakış iğneleri ülke genelinde perakende olarak tüketiciye satışa sunularak gelir kaynağına dönüştürülmek suretiyle ilçe ekonomisine katkı sağlamaktadır.
![]() ![]() Seben Nakış İğnesi
SEBEN ELMASI : İlimiz Seben ilçesinde yıllık ortalama 35-40 bin ton civarında elma üretilmekte olup, ilçemizin adı elma ile özdeş hale gelmiştir.
![]() ![]() Seben Elması
BOMBAY FASULYE : Göynük ilçesiyle özdeşleşmiş bir üründür. Tanelerinin iriliği ve pilakilik özelliği nedeniyle turizm sektöründe hizmet veren kuruluşlar tarafından tercih edilmekte ve talepler Göynük ilçesi tarafından karşılanmaktadır. İlçe ve il ekonomisine önemli oranda katkı sağlamaktadır.
![]() ![]() Bombay Fasülye
YENİÇAĞA GÖLÜ TURBASI : Yeniçağa Gölü'nün doğu, batı, ve kuzey sınırlarında suyun çekildiği alanlarda meydana gelen ve çürümüş bitki köklerinden oluşan biyolojik gübredir. Yeniçağa ilçemizde turba (Torf) nedeniyle geçimini sağlayan 300-350 aile vardır. Peyzaj, çiçekçilik, mantarcılık ve seracılık gibi alanlarda kullanılmakta ilçe ekonominse önemli katkı sağlamaktadır.
MUDURNU EL SANATLARI : Mudurnu ilçemize özgü Bindal işlemeciliği, İğne oyası yapımı, Mudurnu Folklorik Bebeği( Üç etekli ve bindallı), Keçe Ürünleri( Çarık,Heybe,Zil Ve Nal vb.) ve Çulfalık Bezi Dokumacılığı yapılmakta ve bu ürünler ilçe ve il ekonomisine katkı sağlamaktadır.
MENGEN PEYNİRİ : İlimiz Mengen ilçesine özgü olan bu ürün, koyun ve inek sütünden yapılan,taze yada bekletilmiş olarak yenilen bir peynirdir. Tavası veya ızgarası yapıldığında tadı kaşarı andırır. Kahvaltılarda kullanılır. Ev, il ve ilçe ekonomilerine katkı sağlanmaktadır. Yeterli tanıtımın yapılması ve üretimin bireysellikten çıkıp fabrikasyon üretime geçmesi halinde ilçe ekonomisine katkısı önemli oranda artacaktır. ![]() ![]() Mengen Peyniri
ŞAKŞAK HELVA: Şakşak Helva sadece Gerede ilçemizde üretilen bir ürün olup, yılda 20 ton civarında üretilmektedir.
![]() Şakşak Helva
MADEN SULARI : İlimiz arazisinin tektonik çöküntü ve faylarla parçalanmış olması maden suları bakımından zenginleşmesini sağlamıştır. Akmina ve Çelik isimleriyle tanınan ilimiz maden suları modern tesislerde şişelenmekte ve ilimiz ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır.
|